1999 yılının 17 Ağustos sabahında, saat tam 03:02'de, Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi’nin kalbini vurdu. Bu sarsıntı, sadece yer kabuğunu değil, Türkiye'nin dört bir yanındaki insanların yaşamlarını alt üst etti. Resmi kayıtlara göre, deprem sonucu 17.480 kişi hayatını kaybetti, 48 bini aşkın insan yaralandı ve binlerce bina yıkıldı. Ancak bu sayılar bile yaşanan acının tam ölçüsünü veremiyor.
Yüzyılın Felaketi
Deprem, Türkiye'nin en önemli sanayi bölgesini hedef almıştı. Kocaeli, Sakarya, Yalova gibi kentler, yerle bir oldu. Resmi kayıtlara göre 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. Özellikle Kocaeli ve Sakarya gibi şehirlerde can kayıpları, yüzlerce bina enkazı altında binlerce insanın yaşamını yitirmesiyle felaketi gözler önüne serdi.
Büyüklüğü ile Korkutan Deprem
Depremin büyüklüğü Kandilli Rasathanesi tarafından 7,4 olarak açıklanırken, ABD Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) ise bu rakamı 7,6 olarak bildirdi. Yüzeydeki etkisi ve devasa fay hattı, 120 kilometrelik bir alan boyunca kırılmalara neden oldu. Depremin sadece Marmara Bölgesi değil, İzmir’den Ankara’ya kadar geniş bir alanda hissedilmesi, yıkıcı gücünün boyutlarını gösteriyordu.
Maddi ve Manevi Kayıplar
Depremden sonra oluşan maddi kayıplar büyük boyutlara ulaştı. Resmi rakamlara göre 18.373 kişinin öldüğü, 48.901 kişinin yaralandığı açıklandı. Bunun yanında binlerce insan evsiz kaldı ve prefabrik evlerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı. Depremin ardından Türkiye, uzun yıllar boyunca bu yıkıcı etkinin yaralarını sarmaya çalıştı.
Hatalar Zinciri: Kaçak Yapılar ve İhmaller
Bu felaketin ardındaki en büyük nedenlerden biri, deprem bölgesinde yapılan kaçak yapılar ve inşaatlarda kullanılan kalitesiz malzemeler olarak gösterildi. Müteahhitlerin kar hırsı, binaların yıkılmasına ve birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtı. Deprem sonrası açılan davalarda, sorumlu tutulan müteahhitler ceza aldı ancak çoğu zaman aşımı nedeniyle cezadan kurtuldu.
Deprem Sonrası Hukuki Süreç
Deprem sonrası açılan davalarda, çöken binalardan sorumlu tutulan yaklaşık 2.100 müteahhitle ilgili davalar açıldı. Ancak, bu davaların büyük çoğunluğu aflar ya da zaman aşımı nedeniyle sonuçsuz kaldı. Geriye kalan davalarda verilen cezalar ise kamuoyunun vicdanında derin yaralar açtı. Örneğin, Yalova’da 98 kişinin hayatını kaybettiği Ceylankent Sitesi davasında sanıkların cezaları ertelendi, Düzce’de Ersoy Apartmanı davası zaman aşımına uğradı.
Deprem Hazırlıkları ve Zorunlu Sigorta
17 Ağustos Depremi’nden sonra Türkiye’de zorunlu deprem sigortası gibi çeşitli önlemler alınmaya başlandı. Ancak, yıllar geçmesine rağmen alınan önlemlerin yeterli olup olmadığı hala tartışılmakta. Uzmanlar, yeni bir deprem olasılığının her an kapıda olduğunu belirterek, özellikle büyük şehirlerdeki yapı stokunun gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Uluslararası Yardımlar ve Ziyaretler
Depremin hemen ardından Türkiye’ye dünyanın dört bir yanından yardımlar gelmeye başladı. Yunanistan, Ermenistan, Güney Kore ve ABD gibi ülkeler, arama kurtarma ekipleri göndererek destek verdi. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ve ailesi İzmit’e gelerek depremzedeleri ziyaret etti. Bu ziyaret, depremzedeler için moral kaynağı olmuş, dünya çapında Türkiye’nin yaşadığı acı daha geniş kitlelere ulaşmıştır.
Hatırladığımız Gibi mi?
Aradan geçen 25 yılın ardından Türkiye’nin hala bu felaketten çıkaracağı çok ders var. Depremzedelerin acıları hafifledi mi, yoksa unutulmaya mı yüz tuttu? Olası yeni depremlere ne kadar hazırız? Bu sorular, deprem riski altındaki her bireyin aklında yer etmelidir.
17 Ağustos 1999, Türkiye'nin bir daha asla unutmayacağı bir tarih. Ancak bu hatıranın yaşatılması, sadece kaybedilen canları anmak değil, gelecekte benzer felaketlerden korunmak için alınması gereken dersleri de içermelidir.
Kevser Çelik