Almanya ile Türkiye’deki gelişmeler artık öylesine iç içe geçti ki, neyin iç siyaset neyin dış siyaset olduğu farkedilemez oldu. Bunu küreselleşmenin tabiî bir sonucu olarak kabul etsek de asıl sebebin, Avrupa’ya iş gücü göçü yoluyla gelen Türkiye kökenlilerin sayısının bir kaç milyonu geçmesi olduğu aşikârdır. Tahminen 4,5 milyonu aşan bir Türkiye kökenli insan yaşıyor Almanya’da. Bu rakamı resmen tesbit etmek biraz zor. Bu tesbiti zorlaştıran bir kaç faktör var. Türkiye devleti, ancak kendi vatandaşlarını istatistiklerine yansıtıyor. Alman vatandaşlığına geçip Türk vatandaşlığından çıkanlar ve daha sonra doğan nesiller bu istatistiklere girmediği için sayı doğru tesbit edilemiyor. Öte yandan bir Alman siyaseti olarak Türkiye’ye karşı kullanılan “Kürt kartı” da bu tesbiti zorlaştırıyor. Şöyle: Siyasal iltica kisvesi altında Almanya’ya yerleşen ve terör örgütü PKK yandaşlarının çoğunluğunu oluşturduğu bir kesim Türkiyeliliği kabul etmediği için Alman istatistiklerine bu kesimin sayısı da yansımıyor. Burada sayıya vurgu yapmamızın iki nedeni var. Birincisi, Almanya-Türkiye siyasetinin birbirine karışmışlığının küreselleşmenin bir sonucu olmadığına vurgu yapmaktır. İkincisi ise, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlerin sayısının Almanya’nın iç siyasetinde de bir değerinin olduğunu ifade etmektir. Dolayısı ile Almanya’da siyasetin kimyasının incelenmesinde bu sayının önemi büyüktür.Her fırsatta “Türk kökenli” sıfatını kullanan ve bu sıfatla bugünkü mevkiini kazanan Yeşiller Partisi’nin Eşbaşkanı Cem Özdemir başta olmak üzere ile Sosyal ve Hristiyan Demokrat Partiler ile Sol Parti’de siyaset yapan “Türk Kökenli” siyasetçilerin son 2 yıllık faaliyetinde Almanya politikasına dair bir açılım, öneri bulmak mümkün değil. Bu “Türk kökenli” Alman siyasetçilerin ülke siyasetindeki eleştirileri neredeyse sadece “göçmenlere ayırımcılık ve kötü muamele yapıldığı” yolunda gelse de aslında gerçek tam tersine. Zira, son bir yılda mültecilerle ilgili olarak olumlu bir Almanya politikası gündeme getirilecekse bunu da Hristiyan Demokrat Başbakan Merkel’in “şahsî”politikalarına atfen yapmak mümkün olabilecektir.Buraya kadar yazılanlardan Almanya’nın siyasal kimyasının bozulmasına dair bir işaret bulmak mümkün değil. Lakin, bu ön bilgi olmadan o siyasal kimyayı anlamak da zor olacaktır.O zaman konuya Başbakan Angela Merkel’in Hristiyan Demokrat Partisi dahil, Almanya’daki siyasetçilerin bu ülkedeki “Türkler”in Türkiye’ye gösterdikleri ilgiyi Almanya sokaklarına taşıması üzerine yaptıkları siyasetin özeti ile başlayalım. Malumdur ki, şu melûn ve meşum 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Almanya’daki “Türkler” (içinde Kürtler de var), darbeye topyekün karşı çıktılar ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklediler. Almanya sokakları Türkiye bayrakları ile donandı. Erdoğan’a olan ilgi ve destek arttıkça Alman siyasetçiler “Almanya’daki Türklerin Almanya’da olduğunu” hatırlayabildiler. “Hooop, siz Almanya’dasınız Türkiye siyasetini buraya taşımayın” diye bas bas bağırırlarken onlar taaa 101 sene önce Türkiye’de olan olayları kendilerine göre yorumlamayı siyaset sandılar. Yetmedi, “Kim Türkiye’deki siyasete karışmak istiyorsa Almanya’yı terketsin”, “Bakın bizim Cumhurbaşkanı Erdoğan değil Gauck”, “Almanya’da bir ırkçı bir Türkiye PEGIDA’sı oluşuyor” gibi aşağılayıcı ve dışlayıcı siyaset yapan ve buna benzer okkalıklı lafları söyleyen Alman siyasetçiler işi o kadar ileri götürdü ki, T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln’deki bir mitingine video-konferans yoluyla katılmasına mahkemece yasak koydurttular. “Türkiye’deki siyaseti buraya getiremezsiniz” diye.Ama 3 Eylül günü PKK, Almanya’nın Köln kentinde bir miting düzenlediğinde hepsi sustu. Miting de ne mi oldu? PKK, Almanya’da “yasaklı bir terör örgütü” olmasına rağmen itibar gördü. Terör başı Cemil Bayık, video yoluyla mitinge katıldı. Çocuklar ellerine oyuncak silah verilerek dolaştırıldı. Çocukların silahla dolaştırılması Alman gazetelerinde kahramanlık olarak nitelendirildi. Ne var ki aynı gün Almanya iç istihbaratı, Diyanet İşleri Başkanlığı Almanya kuruluşlarından birinde bir çocuğa şehitliğin ne olduğunun anlatıldığı bir kitabın bulundurulmasını büyük bir güvenlik tehditi olarak bulmuş, Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Hükümeti bu yüzden Diyanet ile çalışmaları durdurmuştu. İşte Almanya bu kadar zıt bir tezatlar ülkesi haline dönüşmüş görünüyor.Ve o siyasetçiler, bütün bu olup bitenleri “kanunun verdiği hakkı kullanma” ile açıklamaya çalıştılar. Bu siyasal kimyanın bozulması değil de nedir ki? Ama, Türkiye’yi idare edenlerin, kamu diplomasisi yerine daha çooook kamuoyu diplomasisi yapması gerekiyor!
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 08 Eylül 2016 - 09:05
Almanya'nın siyasal kimyası bozuldu!
Almanya ile Türkiye’deki gelişmeler artık öylesine iç içe geçti ki, neyin iç siyaset neyin dış siyaset olduğu farkedilemez oldu
Köşe Yazıları
08 Eylül 2016 - 09:05
İlginizi Çekebilir