OKU/YORUMRahmi SağlıkTürkiye çok partili döneme1945 Yılı’nda geçti ve 1946 da “Açık Oylama, Gizli Tasnif” şeklinde bir seçim yapıldı.
Aslında o enteresan seçimden sonra seçimler Gizli Oy, Açık Tasnif şeklinde yapılmaya başlanmıştı.
Tabi Tek Partili Dönem’den çok partili döneme geçmek demokrasi açısından iyi. Fakat çok partili dönemlerine geçtikten sonra 70 Yıl’da 200’e yakın siyasi parti kuruldu. Bunların büyük bölümü kapandı ya da birleşti. Bugün itibariyle Demokrasi ve Parlamento Sistemiyle yönetilen ülkelerde, en fazla 8-10 siyasi parti var. Belki bunların hepsi seçimlere de girmezken, Maşallah bizde 30’a yakın siyasi parti seçimlere katılıyor.
Bunlar seçime katılıyor da ne oluyor? 4 parti hariç, %1’den vazgeçtik Bin’de 1 oy bile alamadılar.* * * * *Çok partili döneme geçtikten sonra zaman-zaman aklı esen, 3-5 kişi bir araya geliyor; “Biz falan isimli ve amblemli” bir parti kurduklarını A4 kağıda yazdıkları dilekçeyle İçişleri Bakanlığı’na vererek onaylattıktan sonra al sana bir Siyasi Parti ve Genel Başkanı. Böylece bir Siyasi Parti’nin Lideri oldu ya! Şimdi kendi konuşacak kendi dinleyecek! Partinin tabelası, plan ve programı olmasa da konuşacak. Bir anlamda “Kendin pişir kendin ye!..”
* * * * ** “Şimdi Bremen Mızıkacıları’nın hikayesi aklıma geldi!”
Bir zamanlar yaşlı ve yorgun bir eşek varmış. Sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediği ortaya çıkmış. “En iyisi buralardan gitmek” diye düşünmüş eşek; “Bremen’de şarkıcılık yaparım. Zaten bazıları anırmamı pek bir beğenirdi.”
Böylece bir sabah erkenden yola çıkmış. Bir süre yürüdükten sonra iki büklüm bir köpekle karşılaşmış. “Artık sahibime avda yardımcı olamayacak kadar yaşlandım” demiş köpek eşeğe; “Sahibimde artık beni beslemiyor.” Eşek gülmüş; “Benimle Bremen’e gelsene şarkıcı oluruz” demiş.
Yola koyulmuşlar. Çok geçmeden bir damın üzerinde üzgün oturan bir kedi görmüşler. “Çok yaşlandım, fareler bile benimle dalga geçiyorlar” demiş kedi. “Sen de bizimle gel” demiş eşek; “Sesin hala güçlü çıkıyor, şarkı söyleriz Bremen’de.”
Bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yola devam etmişler. Bir çiftlik evinin yakınlarından geçerken kendi seslerinden yüksek bir sesle irkilmişler. “Kuk-ku-ri-kuuuu! Sonum geldi!” diyormuş iri bir horoz. Sonra eşek, köpek ve kediye yana yakıla anlatmış: “Bu akşam sahibimin konukları gelecek. Öyle hissediyorum ki beni pişirip yiyecekler.”
Eşek; “Endişelenme, seninki gibi bir ses bize çok şey katar. Haydi, gel şarkıcı olalım” demiş.
Akşam olduğunda hepsi çok yorulmuş. Bir şeyler yemek ve uyumak istiyorlarmış. İlerde penceresinden ışık süzülen bir kulübe görmüşler. Horoz uçup pencereden içeri bakmış; “4 soyguncu görüyorum, nefis bir sofranın başındalar” demiş. “Bir planım var” demiş eşek. Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar. En altta eşek, sonra köpek, onun üstünde kedi ve nihayet en tepede de horoz. Pencereye yaklaşıp çıkarabilecekleri en yüksek sesle bağırmaya başlamışlar…
Bu karma karışık sesleri duyan soyguncular kulübeyi terk etmiş. Mızıkacılar oraya yerleşmiş ve BREMEN’e gitmekten vazgeçince BREMEN’liler cırtlak ses dinlemekten kurtulmuş… Hikaye bu!..
Aslında o enteresan seçimden sonra seçimler Gizli Oy, Açık Tasnif şeklinde yapılmaya başlanmıştı.
Tabi Tek Partili Dönem’den çok partili döneme geçmek demokrasi açısından iyi. Fakat çok partili dönemlerine geçtikten sonra 70 Yıl’da 200’e yakın siyasi parti kuruldu. Bunların büyük bölümü kapandı ya da birleşti. Bugün itibariyle Demokrasi ve Parlamento Sistemiyle yönetilen ülkelerde, en fazla 8-10 siyasi parti var. Belki bunların hepsi seçimlere de girmezken, Maşallah bizde 30’a yakın siyasi parti seçimlere katılıyor.
Bunlar seçime katılıyor da ne oluyor? 4 parti hariç, %1’den vazgeçtik Bin’de 1 oy bile alamadılar.* * * * *Çok partili döneme geçtikten sonra zaman-zaman aklı esen, 3-5 kişi bir araya geliyor; “Biz falan isimli ve amblemli” bir parti kurduklarını A4 kağıda yazdıkları dilekçeyle İçişleri Bakanlığı’na vererek onaylattıktan sonra al sana bir Siyasi Parti ve Genel Başkanı. Böylece bir Siyasi Parti’nin Lideri oldu ya! Şimdi kendi konuşacak kendi dinleyecek! Partinin tabelası, plan ve programı olmasa da konuşacak. Bir anlamda “Kendin pişir kendin ye!..”
* * * * ** “Şimdi Bremen Mızıkacıları’nın hikayesi aklıma geldi!”
Bir zamanlar yaşlı ve yorgun bir eşek varmış. Sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediği ortaya çıkmış. “En iyisi buralardan gitmek” diye düşünmüş eşek; “Bremen’de şarkıcılık yaparım. Zaten bazıları anırmamı pek bir beğenirdi.”
Böylece bir sabah erkenden yola çıkmış. Bir süre yürüdükten sonra iki büklüm bir köpekle karşılaşmış. “Artık sahibime avda yardımcı olamayacak kadar yaşlandım” demiş köpek eşeğe; “Sahibimde artık beni beslemiyor.” Eşek gülmüş; “Benimle Bremen’e gelsene şarkıcı oluruz” demiş.
Yola koyulmuşlar. Çok geçmeden bir damın üzerinde üzgün oturan bir kedi görmüşler. “Çok yaşlandım, fareler bile benimle dalga geçiyorlar” demiş kedi. “Sen de bizimle gel” demiş eşek; “Sesin hala güçlü çıkıyor, şarkı söyleriz Bremen’de.”
Bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yola devam etmişler. Bir çiftlik evinin yakınlarından geçerken kendi seslerinden yüksek bir sesle irkilmişler. “Kuk-ku-ri-kuuuu! Sonum geldi!” diyormuş iri bir horoz. Sonra eşek, köpek ve kediye yana yakıla anlatmış: “Bu akşam sahibimin konukları gelecek. Öyle hissediyorum ki beni pişirip yiyecekler.”
Eşek; “Endişelenme, seninki gibi bir ses bize çok şey katar. Haydi, gel şarkıcı olalım” demiş.
Akşam olduğunda hepsi çok yorulmuş. Bir şeyler yemek ve uyumak istiyorlarmış. İlerde penceresinden ışık süzülen bir kulübe görmüşler. Horoz uçup pencereden içeri bakmış; “4 soyguncu görüyorum, nefis bir sofranın başındalar” demiş. “Bir planım var” demiş eşek. Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar. En altta eşek, sonra köpek, onun üstünde kedi ve nihayet en tepede de horoz. Pencereye yaklaşıp çıkarabilecekleri en yüksek sesle bağırmaya başlamışlar…
Bu karma karışık sesleri duyan soyguncular kulübeyi terk etmiş. Mızıkacılar oraya yerleşmiş ve BREMEN’e gitmekten vazgeçince BREMEN’liler cırtlak ses dinlemekten kurtulmuş… Hikaye bu!..