Pınarhisar’da okurken Halk Eğitim Merkezi’ne Lüleburgaz Güzel Sanatlar Okulu’ndan öğrenciler geldi. Hepsinin yetenekli oldukları gözlerinden belli oluyordu, meziyetleri parmaklarından çıkıyordu. Güzel Sanatlar Lisesi Müzik ve Resim üzerine öğrenci yetiştiriyor.Hepimiz koltuklarımıza yerleştik, sahneye çıkmalarını bekliyoruz. Birinin elinde Keman, Çello ve ismini bilmediğimiz aletler. Nasıl da güzelce gösterilerini tamamladılar. Sonra onların yanlarına okullarını anlatmak için bir öğretmen çıktı. Okullarının güzel olduğundan bahsetti, gayet güzel anlatırken şu çok dikkatimi çekti: "Okulumuzdan Resim veya Müzik Öğretmenleri çıkıyor. Ama daha çok başarısı düşük öğrenciler geliyor." İşte bu sözleri duyduğum anda arkadaki öğrencilerle birlikte yıkıldım. Fark ettim ki, Sanat’a hiç değer yok, üzüldüm. Çünkü bir Müzik Öğretmeni’nin oradan çıktığını düşünmek çok gurur verici. Çello biliyor, Akordiyon biliyor, e keman da biliyor, biz öğretmenden daha ne isteriz? Sonra da kalkmışlar değerli öğretmen adaylarına "başarısız" deniyor, yazık. Aslında burada "bilgi, yetenekten daha üstün" tutuluyor. Peki ya gerçekten de öyle mi? İnsanın zekası da yeteneğidir. Bilgi uçsuz bucaksız bir doğada bulunan maden gibidir. Evet, bilgi aslında gözümüzün önündedir. Şöyle bir karşıya baktığımızda onu görürüz ama yeteneklerimizle o dağa ulaşırız, büyük uğraş ve çalışma gerektiren bir iştir. Birde Zanaat vardır. Zanaat sonradan kazanılır ama onda da bir "Yatkınlık" gerek. Mesela herkes Terzi olamaz veya herkes Mimar olamaz. Evet, bir pantolonu dikmek için ölçüleri veririz ama biraz yetenek de gerek. Mesela Mimarlığın kitaplarını okuruz, çizimleri inceleriz ama sıra bize geldiğinde kalemimiz bile oynamayabilir. O yüzden bilgi yetenekten üstün değildir.Şu çok aklıma takılıyor, bilmiyorum siz de hiç dikkat ettiniz mi, Güzel Sanatlar Lisesi’nde sadece Resim ve Müzik Bölümü var. Peki ya Güzel Sanatlar arasında sadece onlar mı var? Sanatlar arasında popüler olan Edebiyat nerede kaldı? Mesela Sanat Okulları içinde Yazar, Şair Adayları’nı barındırsa, yayın evleriyle anlaşmış olsa en iyi romanları toplayıp bassalar ülkeye yeni, yetenekli, genç ve bilgili yazarlarda katılsa insanların okuma ve yazmaya meyili artar diye düşünüyorum. Çünkü insan kendi yaşıtının yazdığını merak eder, ama onu diğer yazarlar arasında tutmaz. İçinde bir merak duygusu, bir de eleştirme düşüncesi vardır. Ama olsun, eleştirmek de güzeldir, zihni açar. Ülkemizdeki dallar bilgiye önem verir. Ezber yaparız, problem çözeriz, bir şekilde sınıfı geçeriz. Yapılan ezberler unutulur, çözülen problemler kaybolur. Yetenek olarak da ya resim ya müzik. Tabi ki de haklısınız, Edebiyatçı yetiştirmek çok zordur. Çünkü içten gelir. Herkes bir yazar/şair olamaz. Ama keşke Sanat Liseleri biraz daha geniş bir alana sahip olsa. Evet, bunların kursları var ama "Yazarlık Kursu" yok.Her lisenin öğrencisi çok değerlidir. Sanat, Anadolu, Mesleki ve Teknik Anadolu, Fen ve Sosyal Bilimler. Hepimiz biriz, aynı eğitimi alıyoruz. Liselerin puanları ise bizi sadece çalışmaya ve başarıya götürmek ve hırs yapmamızı sağlamak. Yoksa tüm dalların yapımında kullanılan harç belli. Tüm okullar beton. Öğretmenler ise tüm okullarda görev yapmış. Herkes aynı öğretmenden beslenebilir. Önemli olan bizlerin ideallerince çalışırken mutlu olmamız. Mutsuz olarak çalışan kişi zaten işini yaparken de mutlu olamaz. Herkese herkesin eşit olduğu, kişilerin adil davrandığı, insanlara hak ettiği değeri veren kişilerle olduğu güzel bir yaşam diliyorum.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 07 Ekim 2016 - 17:20
Her şey bilmek mi?
Pınarhisar’da okurken Halk Eğitim Merkezi’ne Lüleburgaz Güzel Sanatlar Okulu’ndan öğrenciler geldi
Köşe Yazıları
07 Ekim 2016 - 17:20
İlginizi Çekebilir