Şenol GoncagülÜlkemiz büyük bir afet sonrasında, büyük bir dram yaşıyor. İçimiz yanıyor. Daha henüz, kaldırılan enkazların oranı çok düşük olmasına rağmen, ölü sayısı 50 bine dayanmış durumda. ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKIYOR…Çaresizlik, elinden bir şey gelememesinin verdiği acı ve ızdırap, arşın tavanına kadar çıkmış durumda…Yarınları belirsiz, dünlerinde acının ve ızdırabın kol gezdiği insanlar; sığınacak bir liman arayışındalar…Devletimiz var. Bizler varız. İnsanlık henüz ölmedi. Ama, yıkım o kadar büyük ve güçlü ki…+Deprem bölgesinde ziyaret ve incelemelerde bulunan Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, son olarak da, Malatya iline koordinatör olarak görevli gitti. Ellerinden geldiğince, o büyük yıkıma uğrayan insanlarımıza, bir nebze olsun nefes olmaya çalışıyorlar. Zaman zaman sosyal medya paylaşımlarından anlıyoruz, yaşananları. Anlatamam, görmen lazım diyordu hani şair; oralara gidip gördükten sonra da, oturup, izlerimlerini anlattı. Dinledik. İçimiz, içimize sığmadı yazık ki…+O’ nu, hiç böylesi duygusal, ağlamanın bir ucunda, üzgün ve düşünceli gördüğümü hatırlamıyorum ben! 30 yılı aşkın bir dostluğumuz ve tanışmamız var üstelik. Anlattıkça, içimizde ki kıvılcımlar, harlanarak, birer yangına dönüşüyordu! Zor du. Anlaması ve anlatması bunları insanın. O anlattı, biz yandık. Kahrolduk…Elimizden ne gelirdi ki ?!+“Oeprem bölgesine gittiğimizde, henüz yeterince tedbir ve çalışma göremedik. Havanın – 13 dereceleri gösterdiği saatlerde, üzerimizdeki kalın giysilere rağmen ve aracın içerisinde ve kaloriferi ile ısınmaktan dolayı utandık! Enkazdan kurtulan veya kurtarılan insanların, hele hele çocukların, incecik giysileri ve çorap bile bulunmayan ayaklarında, terliklerle dolaşmalarını görmek, -kalbi olan- hangi insanda huzur bırakırdı ki ?! Haykırası geliyordu insanın. Kelimeler, duduklarında düğümleniyordu. Sözün bittiği ve hatta, bitişten de ötesindeydi durum. Yandık. Yıkıldık. Kayrolduk…” diyordu.Haklıydı da…+99 depreminde, Kırklareli ‘ de, Eriklice Mahallesindeki Subay Lojmanları yanındaki evimizdeydik. Birdenbire bir sallantı oluştu. Depremin yaşandığını anladığımızda, sarsıntının yarısından fazlası geçmişti. Çok uzaklarda yaşanan bir depremin bile bizlere ne denli korku verdiğini görmüştük. Kaldı ki; aynı anda 10 ili birden yerle bir eden bir depremin yaşattığı yıkımı, korkuyu ve çaresizliği bir düşünün..!Düşünmeye bile vakitleri kalmamıştı binlerce insanın… Ders almıştı belki de ülkem! Hep olduğu gibi; “Arrtık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” da denildi. Her zamanki gibi…Sonra, birkaç göstermelik tedbir alındı. Yasalar filan çıkarıldı. Büyük Marmara Depremi için ürküten açıklamalarda “Deprem, 50 yıllık bir zaman aralığında olacak. Ama, mutlaka olacak…” denilmişti.O “50 yıl” sözünü, daha çoook zaman varmış, ranatlığına kapılarak, hiç olmayacakmış veya olacaksa bile bizi etkilemeyecek, avuntuları ile pas geçmiştik.OLMADI DA..!Ama, aynı anda ve 10 il de birder oluvermişti! Bununla da kalmadı hatta! İkinci bir deprem daha yaşandı, üstelik aynı yerde.Sağ gösterip, sol vurmuştu felaket..!Vurmaya da devam ediyordu hala…+Biliyorum ki; bunları da unutacağız bir süre sonra! Hani o “50 yıllık bir zaman aralığında” sözünü hatırlayacağız aksine! Sanki, o 50 yıllık aranın, ilk on sene içinde olabileceğini düşünmüyor gibi!Yatacağız. Kalkacağız…Bir akşam yatacağız ama belkide bir daha hiçbir zaman kalkamayacağız..!Yazık olacak hepimize…+Şunu da söylemek zor mu geliyordu insanlara?! Öz eleştiri filan yapabilmek, bu kadar da mı zor acaba?!İlk birkaç günde, deprem bölgelerine tam anlamı ile hakim olamadık. Yetişemedik! Elbette ki, bir yığın eksiğimiz,gediğimiz de olmuştur! Hem s onra; tüm dünyadan yardım çağrısı için talepte de bulunmadık miydi biz?!Bunun neresi yanlış, ayrıca?!+8 e yakın bir deprem yaşanıyor. Hemen ardından ve aynı bölgede, ikinci ve ilkine yakın güçte .bir deprem daha..Saat, sabaha karşı sularında. Aniden elektrikler kesiliveriyor. Haberleşme ona keza. Yerle bir olan binaların yanı sıra, kartona dönüyen yollar ve köprüler görülüyor. Kızılca bir kıyamet kopuveriyor.Göz gözü görmüyor, anlayacağımız…Tek bir il ile de sınırlı kalmıyor afet! 10 ayrı ilde ve aynı anda. Sarsıntının şiddeti ile sarsılan ve zan zor hayatta kalabilen insanlar, büyük bir panik yaşıyorlar. Enkaz altında kalan ve yaşayıp, yaşamadıklarını bile bilemedikleri ailelerini, yakınlarını düşünüyorlar.Hani o “kimse yardıma gelmedi” denilen itfaiyesi, sağlıkçısı, polisi vs vardı ya; o insanlar da oralarda, tıpkı her insanın yaşadığı gibi, o drama maruz kaldılar. Kendi aileleri ve yakınları ile meşgul olmaya çalıştılar.Öldüler. Ölmemesi için, yakınlarını kurtarmaya çalıştılar…+Herhangi bir doğal afet yaşandığında, oraya ilk yardımı da, yakın olan komşu iller yaparlar…İyi ama, biz hangi komşu il den söz edebiliyoruz ki ?!Kendi yaralarını bile saramayacak hale gelmiş, tarihin en büyük afetlerinden biri ile karşılaşmış illerden mi ?!O anki panigi bir düşünün! Çaresizliğin verdiği şaşkınlığı! Korkuyu…Hatta, siz bunları düşünedurun, o insanların bizzat bunları yaşadığını…Sipara paketi gibi yıkılan evlerin içinde, çaresiz ve savunmasız bir şekilde uyurken, uyanamayan veya yakınlarını orada kaybeden insanların psikolojisini…Evet! Yardımlar gecikti! Gecikirdi de… Bunu açıkça ifade edebilmek yerine, anında savunmaya geçmenin ve eleştirilenleri suçlamanın gereği de, lüzumu da yok çünkü..!Hele hele siyasete malzeme yapmak!O hiçbir zaman olmamalı…+Kırklareli Belediyesi; Avrupa genelindeki 47 bin belediye arasından sıyrılarak, “Avrupa yerel demokrasi ödülü” ne layık görülmüş.Bu, büyük bir onur. 1921 yılında da benzer ödüller alınmıştı, bildiğim kadarı ile.Salı günü de, Stras bourg da, düzenlenecek bir tören ile ödül, belediye başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu tarafından teslim alınacaktı.Tam bu anda da, CHP kurmaylarından Veli Ağbaba; memleketi Malatya ili için yardım çağrısında bulunmuştu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, deprem bölgelerinde CHP ‘ li belediye başkanlarından oluşan bir koordinasyon kurulu oluşturulmasını istemişti.Kesimoğlu; Malatya ili için koordinatör olarak görevlendirilerek, kısa sürede Malatya ‘ ya, beraberindeki TIR lar dolusu yardım malzemeleri ile hareket etti.O ani hareket kararını aldığında da, deprem konulu bir sohbetin ortasında, birlikte makamındaydık.(Belediyenin paylaştkığı basın bülteninde, o yardımların nelerden oluştuğunun bilgi notu vardı)+Deprem bölgesinden dönüşünde de, yapacağı bir basın toplantısı ile veya basın bültenleri ile görüp, yaşadıklarını bizzat anlatacağını tahmin ediyorum.TV ve medya da gördüklerimizin bile ne denli kifayetsiz ve yetersiz olduğunu, bizzat o bölgeyi görmüş ve o dramı gözlemlemiş insanların ağzından dinlemenin önemi büyük ve etkili olacaktır.+Son olarak; Haluk Levent ‘ in AHBAP adındaki yardım organizasyonuna değinmek istiyorum; Uluslarası yardım çağrılarında bulunuyoruz. Yardımlar geliyor.Kendi içimizden birileri çıkarak, sıcak yemek, yatacak çadır ve giyecek yardımı için çırpınıyorlar. Buna kafayı takmanın sebebini anlayabilen, beri gelsin!AHBAP oluşumunu; AFAD ile KIZILAY ile kıyaslamanın veya yarıştırmanın ne gereği olabilir ki ?!Biri halk hareketi. Diğeri de, devletin önemli kurum ve kuruluşları.Hem sonra, Haluk Levent de, AFAD ve KIZILAY ile koordineli şekilde çalıştıklarını söylemiyor muydu?!Esas olan; toplanan yardımların, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaları değil miydi?!Adam da, ben topluyorum. Alıp, dağıtımını siz yapın diyor ya işte!Bu polemik ve lüzumsuz tartışmaların, devletinden ve milletinden yardım bekleyen insanlar için sıkıntı ve zarara, zaman kaybına sebep olduğunu da mı anlayamıyoruz?!Yazıktır!Günahtır..!+“Olası Marmara Depremi” için ne kadar hazırlıklı olduğumuzu soruyorum. Adamın biri, sosyal medyadan yorum yazıyor;”Ama abi, deprem İstanbul ‘ da olacakmış ya, .izim risk oranımız düşük! Öncelikle onlar düşünmeli! Bazen şaka gibisin!” diyor!Sanki, İstanbul, başka bir gezegendeki, bilmediğimiz ve tanımadığımız bir il!Mesela; ben her hafta, göz tedavim için Başakşehir ‘ de ki, Çam ve Sakura Hastanesine gidip, geliyorum.Deprem; benim burada bulunduğum bir zamanda mı olacak diye düşünmeliyim?!Sal ipini gitsin o düşünce türünde olanların…+DEPREM; bu ülkenin en önemli ve yadsınamaz sorunlarından birisi. Görüyoruz. Yaşıyoruz. Yıkılıyor ve ölüyoruz ama yine de vurdumduymaz tavırlara yaslanmaktan vaz geçemiyoruz!Taş düştüğü yeri yakıyor! Doğrudur.Ama, çevresindekileri de kavuruyor ve etkiliyor!Bir daha böylesine yanmayalım. Yıkılmayalım. Kavrulmayalım.Allah yardımcımız olsun…
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 28 Şubat 2023 - 13:50
İYİ HABER; ÖLMEDİK! KÖTÜ HABER: HALA YAŞIYORUZ!
Şenol Goncagül Ülkemiz büyük bir afet sonrasında, büyük bir dram yaşıyor
Köşe Yazıları
28 Şubat 2023 - 13:50
İlginizi Çekebilir