HABER MERKEZİTürk Sağlık-Sen Kırklareli Şube Başkanı Yüksel Kahyaoğlu, günümüzde sorunlara hızlı çözümler bulmanın zaruret olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Fakat her ne hikmetse mesele sağlık çalışanın sorunu olduğunda sürüncemede bırakmak, ipe un sermek ve temennilerle geçiştirme alışkanlığı devam etmektedir. Bunun en bariz örneği ne yazık ki sağlıkta şiddette yaşanmaktadır. Bugün sağlıkta şiddet cinayetlere kadar uzanmış, çalışanların kafasında kaldırım taşı kırıldığı, gruplar halinde saldırıların yaşandığı bir vahşet boyutuna taşınmıştır. Darp etmenin yanı sıra ısırma gibi vakalarda görülmeye başlanmıştır.Vatandaş şiddeti adeta bir tedavi yöntemi gibi kullanmaktadır. Şiddet uyguladığında, hastaneyi birbirine kattığında sağlık hizmetlerine daha kolay ve hızlı ulaşabileceği gibi tuhaf bir anlayışa sahip olmuştur. Şiddet uygulayanların adliyenin kapısından elini kolunu sallaya sallaya çıktığı ancak yoğun bir kamuoyu baskısı olursa tekrar gözaltına alınıp tutuklandığı tuhaf bir adalet düzeni yaşanmaktadır.Tüm bunların yanı sıra sağlık çalışanlarına karşı bir linç, kültürü geliştirildiğide göze çarpmaktadır. Başkası adına ilaç yazdırma isteğini reddeden bir aile hekimimiz olay sonrasında yaşanan gelişmelerin suçlusu olarak gösterilmiştir. Sadece mevzuatı uyguladığı için toplu bir linç kampanyasına maruz kalmış hatta açığa bile alınmıştır. Kısacası sağlıkta şiddet ve linç sağlık çalışanlarının hizmet üretmesine engel olacak bir seviyeye gelmiştir. Acil çözümler bulunması gereklidir. Zira bugüne kadar yapılan düzenlemelerin bir faydası olduğu görülmemiştir. Sağlıkta şiddetin durmak bir yana artarak devam etmesindeki en önemli neden etkin ve caydırıcı tedbirlerin hayata geçmemesidir. Örneğin tutuklu yargılama sadece kağıt üstünde kalmaktadır. Uygulamada pek hayata geçmeyince, şiddet uygulayan elini kolunu sallaya sallaya gezdikçe çözüm olmamaktadır. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlara, sağlık kurumlarında ortalığı birbirine katanlara bu işin sonunun tutuklu yargılanmak olduğunun idrakine varmaları sağlanmalıdır. Devletin ceza sistemi ve uygulayıcıları bunu hissettirmelidir.Bunun yanısıra şiddetin bir tedavi biçimi olarak algısı yıkılmalı, şiddet uygulayanların acil haller dışında kamu sağlık hizmetlerinden belli bir ücret karşılığı yararlandırılması getirilerek bu durum tersine çevrilmelidir. Yani kişi sağlık çalışanına şiddet uyguladığında belli bir süre ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanamayacağını bilmelidir, Şiddetin kendisine bir fatura çıkaracağını anlamalıdır.Tüm bunların yanı sıra Türk Sağlık-Sen olarak önerimiz sağlık hizmeti veren birimlerin ve yerlerin hiçbir ayrım gözetilmeden ( Sıfır Toleranslı Alan) olarak tanımlanmasıdır. Sıfır toleranslı alanlarda işlenen suçlara en sert yaptırımlar uygulanır ve bu suçlara karşı hakimlerin bir takdir yetkiside bulunmaz. Para cezasına çevrilme veya hafifletici sebepler göz önüne alınmayarak cezalar net bir biçimde verilir. Böyle bir alan tanımlaması ile eminiz ki sağlık kurum ve kuruluşları daha güvenli yerler haline geleceklerdir. Bu konuda sendika olarak teklifimizi Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkili mercilere gönderdik. Sağlıkta şiddet konusunda da bu tarz çözümlerin faydalı olacağına inanıyoruz. Bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz; Türkiye’de sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi için acil ve sert yaptırımlar gereklidir. Yeni dönemde eski sorunlarla boğuşmak, kınama ve temenni cümleleri yerine çözüm üretilmelidir. Bunu yaparkende sosyal taraflarla görüşülerek, birlik içerisinde çözüm üretilmesi de temennimiz ve Sağlık Bakanlığı’ndan isteğimizdir.Sağlıkta şiddetin önlenmesi gerekliliğine yaptığımız vurgunun yanı sıra Yıpranma Payı ile ilgili Sağlık çalışanlarına verilen fiili hizmet süresi zammı hükmünün Resmi Gazete’de yayımlanmasından önce yasa tasarısı üzerinden sendikamız tarafından yapılan incelemeler sonucunda tüm sağlık çalışanlarını kapsamadığı ve ilgili hükmün sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm personeli kapsaması gerektiği hususunda yapmış olduğumuz çalışmaları sunmak üzere Genel Başkanımız Önder Kahveci ile birlikte başta AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı olmak üzere Bütçe ve Plan Komisyonu üyelerine olaya ilişkin olarak hazırladığımız raporumuzu sunduk ve bilgilendirmelerimizi yaptık. Akabinde TMBB Bütçe Plan Komisyonu’nda yasa tasarısı görüşmeleri sırasında da ilgili madde hükmüne ilişkin görüş öneri ve tekliflerimizi sunduk. İllerimizde ise şubelerimiz bu hususta il milletvekilleri ile görüşerek bilgilendirmeler yapıldı. 03.08.2018 tarihinde kanunun Resmi Gazete’de yayımı ve 03.09.2018 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genel yazısı sonrasında sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan ve insan sağlığına ilişkin iş faaliyetleri yürüten çalışanların bu kapsamda olmadığı, listelere dahil edilmediği sendikamızca tespit edilmiş olup, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bu hususta yazmış olduğumuz yazı ile gerekli düzenlemeleri yapması için başvuruda bulunduk. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelecek cevaba göre “Hak Verilmez Alınır” düsturu ile Türk Sağlık-Sen olarak her platformda mücadelemize devam edeceğimizi tüm üye çalışanlarımıza beyan ederiz.” (Savaş Eskici)
“Fakat her ne hikmetse mesele sağlık çalışanın sorunu olduğunda sürüncemede bırakmak, ipe un sermek ve temennilerle geçiştirme alışkanlığı devam etmektedir. Bunun en bariz örneği ne yazık ki sağlıkta şiddette yaşanmaktadır. Bugün sağlıkta şiddet cinayetlere kadar uzanmış, çalışanların kafasında kaldırım taşı kırıldığı, gruplar halinde saldırıların yaşandığı bir vahşet boyutuna taşınmıştır. Darp etmenin yanı sıra ısırma gibi vakalarda görülmeye başlanmıştır.Vatandaş şiddeti adeta bir tedavi yöntemi gibi kullanmaktadır. Şiddet uyguladığında, hastaneyi birbirine kattığında sağlık hizmetlerine daha kolay ve hızlı ulaşabileceği gibi tuhaf bir anlayışa sahip olmuştur. Şiddet uygulayanların adliyenin kapısından elini kolunu sallaya sallaya çıktığı ancak yoğun bir kamuoyu baskısı olursa tekrar gözaltına alınıp tutuklandığı tuhaf bir adalet düzeni yaşanmaktadır.Tüm bunların yanı sıra sağlık çalışanlarına karşı bir linç, kültürü geliştirildiğide göze çarpmaktadır. Başkası adına ilaç yazdırma isteğini reddeden bir aile hekimimiz olay sonrasında yaşanan gelişmelerin suçlusu olarak gösterilmiştir. Sadece mevzuatı uyguladığı için toplu bir linç kampanyasına maruz kalmış hatta açığa bile alınmıştır. Kısacası sağlıkta şiddet ve linç sağlık çalışanlarının hizmet üretmesine engel olacak bir seviyeye gelmiştir. Acil çözümler bulunması gereklidir. Zira bugüne kadar yapılan düzenlemelerin bir faydası olduğu görülmemiştir. Sağlıkta şiddetin durmak bir yana artarak devam etmesindeki en önemli neden etkin ve caydırıcı tedbirlerin hayata geçmemesidir. Örneğin tutuklu yargılama sadece kağıt üstünde kalmaktadır. Uygulamada pek hayata geçmeyince, şiddet uygulayan elini kolunu sallaya sallaya gezdikçe çözüm olmamaktadır. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlara, sağlık kurumlarında ortalığı birbirine katanlara bu işin sonunun tutuklu yargılanmak olduğunun idrakine varmaları sağlanmalıdır. Devletin ceza sistemi ve uygulayıcıları bunu hissettirmelidir.Bunun yanısıra şiddetin bir tedavi biçimi olarak algısı yıkılmalı, şiddet uygulayanların acil haller dışında kamu sağlık hizmetlerinden belli bir ücret karşılığı yararlandırılması getirilerek bu durum tersine çevrilmelidir. Yani kişi sağlık çalışanına şiddet uyguladığında belli bir süre ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanamayacağını bilmelidir, Şiddetin kendisine bir fatura çıkaracağını anlamalıdır.Tüm bunların yanı sıra Türk Sağlık-Sen olarak önerimiz sağlık hizmeti veren birimlerin ve yerlerin hiçbir ayrım gözetilmeden ( Sıfır Toleranslı Alan) olarak tanımlanmasıdır. Sıfır toleranslı alanlarda işlenen suçlara en sert yaptırımlar uygulanır ve bu suçlara karşı hakimlerin bir takdir yetkiside bulunmaz. Para cezasına çevrilme veya hafifletici sebepler göz önüne alınmayarak cezalar net bir biçimde verilir. Böyle bir alan tanımlaması ile eminiz ki sağlık kurum ve kuruluşları daha güvenli yerler haline geleceklerdir. Bu konuda sendika olarak teklifimizi Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkili mercilere gönderdik. Sağlıkta şiddet konusunda da bu tarz çözümlerin faydalı olacağına inanıyoruz. Bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz; Türkiye’de sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi için acil ve sert yaptırımlar gereklidir. Yeni dönemde eski sorunlarla boğuşmak, kınama ve temenni cümleleri yerine çözüm üretilmelidir. Bunu yaparkende sosyal taraflarla görüşülerek, birlik içerisinde çözüm üretilmesi de temennimiz ve Sağlık Bakanlığı’ndan isteğimizdir.Sağlıkta şiddetin önlenmesi gerekliliğine yaptığımız vurgunun yanı sıra Yıpranma Payı ile ilgili Sağlık çalışanlarına verilen fiili hizmet süresi zammı hükmünün Resmi Gazete’de yayımlanmasından önce yasa tasarısı üzerinden sendikamız tarafından yapılan incelemeler sonucunda tüm sağlık çalışanlarını kapsamadığı ve ilgili hükmün sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm personeli kapsaması gerektiği hususunda yapmış olduğumuz çalışmaları sunmak üzere Genel Başkanımız Önder Kahveci ile birlikte başta AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı olmak üzere Bütçe ve Plan Komisyonu üyelerine olaya ilişkin olarak hazırladığımız raporumuzu sunduk ve bilgilendirmelerimizi yaptık. Akabinde TMBB Bütçe Plan Komisyonu’nda yasa tasarısı görüşmeleri sırasında da ilgili madde hükmüne ilişkin görüş öneri ve tekliflerimizi sunduk. İllerimizde ise şubelerimiz bu hususta il milletvekilleri ile görüşerek bilgilendirmeler yapıldı. 03.08.2018 tarihinde kanunun Resmi Gazete’de yayımı ve 03.09.2018 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genel yazısı sonrasında sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan ve insan sağlığına ilişkin iş faaliyetleri yürüten çalışanların bu kapsamda olmadığı, listelere dahil edilmediği sendikamızca tespit edilmiş olup, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bu hususta yazmış olduğumuz yazı ile gerekli düzenlemeleri yapması için başvuruda bulunduk. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelecek cevaba göre “Hak Verilmez Alınır” düsturu ile Türk Sağlık-Sen olarak her platformda mücadelemize devam edeceğimizi tüm üye çalışanlarımıza beyan ederiz.” (Savaş Eskici)