Şenol Goncagül
Tüm ülkede ve hatta dünyada olduğu gibi, küresel ısınma ile birlikte gelen ürkütücü bir susuzluk ve kuraklık geldi, gelmekte.
Önümüzdeki süreçte; enerji, gıda, su ve verimli tarım alanlarının, her türlü döviz ve kıymetli madenin yerine geçeceği apaçık görülmekte.
Adım adım kuruduk ve kuruyoruz..!
Durum böyleyken; işin bir de görünen ama görmezden gelinen yan ve yönleri de oluyor, anlaşılan!
Dere boylarına kurdukları fabrikalarına, kullanacakları suyu bulabilmek için açtıkları külliyen kaçak su kuyularında, işleri bitince de, çıkarılan temiz suyu ters pompa yaparak, yeniden geldiği yere gönderen bir de sanayici güruhu var!
İşin suyunu çıkarmaktan da geri kalmıyorlar, anlayacağınız..!
Şöyle, kendi çapımızda bir araştırma ile dahi, işin vardığı boyutu görebilmek güç olmadı.
İşin birkaç farklı açı ve yönü de var üstelik! Hoca Nasrettin’in de dediği gibi; “herkes kendine göre haklı!”
Sanayici; kendine olduğu kadar, ülkeye de para kazandırmak, insanlara istihdam üretebilmek, çevresine de katkıda bulunabilmek üzere bir sürü sermaye harcayıp, fabrikasını kurmak istiyor. Bir fabrikanın en önemli ve olmazsa olmaz tarzından gereksinimi nedir? Elbette ki, SU…
Fabrikaları kurmadan önce, etüd ve analizler yapılıyor. Nereye kurulur ise stratejik açıdan elverişli ve su’ya ve kirletilen su’yu doğaya salmaya uygun alan bulunuyor. (Ergene ‘ de de görüldüğü gibi) fabrika, dere boyuna bir güzel oturtuluyor!
O fabrikaların oralara kurulurken alması gereken bir sürü evrak ve izinler varken, her nasıl oluyor ise fabrikalar kuruluyor ve işe başlanıyor! (Gerçi, siz ülkemizde bugüne kadar kurulan ama kaçak veya eksik izinli olduğu için kapanan veya yıkılan fabrika veya işletme gördünüz mü?)
Yasal ve doğal yollarla elde edebileceğiniz su miktarı, ancak mutfakta bulaşık yıkamaya kadar yettiği için, başlıyorlar orayı, burayı kazmaya! (Fabrika yerini seçerken, su analizleri yaparak, yer belirledikleri için de) bir şekilde açılan kuyulardan su bulabiliyorlar.
“Yasak kardeşim!” diyen ve ara ara ziyarete gelen resmi denetçilerin kestikleri (caydırıcı olmayan) cezalara şükredip, ara vermeden işinize devam ediyorsunuz. Ortada traji komik de bir mesele var aslında; Fabrika kurarken yaşamadığınız sorunları, açmanız gereken kuyulardan su çıkarırken (ceza ile savuşturarak da olsa) yaşıyorsunuz. Oysa ki; o kuyular için izin almayı yana yakıla istiyorsunuz. Ama, yetkili birimlerden öyle bir izin de çıkmıyor!
İzin alın veya almayın, o KAÇAK kuyulardan, o suların aralıksız olarak çıkmakta olduğunu sağır sultanın bile duyduğu da açık ve ortada!
Şöyle bir araştırıyoruz; DSİ, o kuyulara izin vermemekte kararlı ve ısrarcı. 2023 yılında, kaçak kuyuların artık cezalarla da yırtamayacakları duyumları var! Pekii ama ne olacak o durumda?! Koca koca sanayi kuruluşlarının kapılarına kilit mi vurulacak?!
Sanmıyorum!
İşin bir de ayrı tarafı var aslında; Deri gibi, tekstil gibi, bir çok fabrikanın ürettiği ürünlerin alıcısı olan Avrupa şirketleri, üretim tesislerinde çevreye verilen önem ve değerden tutun da, işçiye sağlanan imkanlara kadar kılı kırk yararak, devletten daha etkili denetim yapıyorlar.
Dere boyuna veya OSB lere kurulan ama kaçak çıkardıkları su için sorun yaşayan bazı sanayiciler de, yaptıkları hedef saptırma ile başka bir yere açtıkları kuyulardan, fabrikalarına su taşıyor gibi yapıyorlar ama aslında bu sadece göz boyamadan ibaret!
Su, oradan geliyor gibi yapa dursun, tesis içinde faal bulunan kaçak kuyularla, iş yürütülmeye devam ediliyor…
Bu, her iki ucu da kirli olan meselenin çözümünün artık bir şekilde sağlanması zorunlu!
Bir yandan; açılmasına izin verilmeyen ve buna rağmen açılan kaçak kuyulara yazılan (caydırıcı olmayan) cezalar, bir diğer yandan ise o suya ihtiyacı olan, zaten kaçak yollarla açılan kuyular nedeniyle sürekli diken üstünde tüneyen sanayici tayfası var!
Tavşana kaç! Tazıya tut! Dedikleri özlü söz bu olsa gerek!
Bu önemli ve enteresan konuyu araştırmak üzere sahaya indik. Çalışmalarımız sürüyor. Ağırlıklı olarak Çerkezköy ve Çorlu civarında bulundukları öne sürülen ve işin suyunu çıkaran o sanayi kuruluşları ile onlara göz açtırmayan (ceza yazarak, günü kurtarmaya çalışan)yetkili birimlerin geldikleri durumları analiz ederek, okuyucu ve kamuoyu ile paylaşacağız.
ZORTUL MEDYA olarak; sizlerden konu ile ilgili olarak gelecek olan yorum, bilgi, belge ve çözüm önerilerinizi de, sütunlarımızda aktaracağız.
Kalın (kalabilirseniz) sağlıcakla…