Şenol GoncagülBüyük bir deprem yaşadık. Ülke olarak ve hatta, tüm dünya üzerindeki Türk ve Akraba Toplulukları bakımından da, yüzlerce yıl akıllardan çıkmayacak, tarihe çeşitli yönleri ile iz bırakacak bir TRAVMA ya şahidlik ettik.+ +
Depremin direkt olarak vurduğu bölgede yaşayan nüfus saylsının 13 milyon civarında olduğu belirtiliyor. Depremden sağ kurtulanların sayılarının belirlenmesinden sonra da, enkazlardan çıkarılan bedenler ve hiç ulaşılamayan kayıplar, bize bilançonun gerçek yüzünü gösterebilecek.Yazık ki; daha enkazların kaldırılmasına yeni başlanıyor. Yani, bilançonun ne derece büyük olabileceğini şimdiden kestirebilmek güç.+ +Mehmet Siyam Kesimoğlu; 1992 yılından beridir tanıdığım ve her zaman desteğini ve ağabeyliğini gördüğüm, vefalı bir insandır. 2 dönem milletvekilliği yaptı. Halen de, iki dönemdir belediye başkanlığı yapıyor. Sosyal medyadan gördüğüm kadarı ile de geçtiğimiz günlerde deprem bölgesine ziyarette bulundu. İncelemeler yaptı. Milletvekilliği ve belediye başkanlığında sahip olduğu bilgi ve birikimler ışığında, müsait bir zamanda izlenimlerini öğrenebilmeyi ve hatta bunları kamuoyu ile de ÖZEL RÖPORTAJ ile paylaşabilmeyi arzu ederdim. Kimbilir, belki uygun bir zamanda da, o dileğim gerçeğe dönüşür.+ +
Elbette ki, böylesi tarihi bir felaketin ardından, insanın aklına hemen kendi yaşadığı bölgenin durumu geliveriyor! Bildiğim kadarı ile Kırklareli kent merkezi, deprem riski açısından avantajlı bir yerde. Büyük Marmara Depremi ‘ nin, denizden geleceği beklendiği için de, Tekirdağ, Silivri, Marmara Ereğlisi gibi yerleşim yerleri son derece riskli bölgeler. O bölgelerden uzaklaşıldıkça, risk oranı da değişiyor. Çorlu, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne gibi…+ +Kırklareli, Lüleburgaz, Babaeski gibi yerleşim merkezlerinin deprem riskleri neler? Mesela; öylesi bir felaket ki, yeni yaşanan felaketten de kat ve kat büyük olması bekleniyor, üstelik, nüfus oranı da kat ve kat yüksek, bölgemize yansımaları ne şekilde olabilir? Olası bir Marmara Depremi için ne kadar hazırız?! Bunu öğrenmek, hepimizin en doğal hakkı…++
Mesela, Kırklareli merkez ilçenin, 50 yılı aşkındır yaşadığı ve bir türlü çözemediği gibi, giderek de kör düğüme dönüşen bir malum imar durumu söz konusu. İç içe geçen ve büyük çoğunluğu da, anıtlar yüksek kurulu kontrolünde bulunan yapılara ve sokaklara çivi bile çakamıyorsunuz. En ideal çözüm ise yeni yerleşim alanlarına doğru planlı bir şekilde geçiş yapmaya çalışmak. (Dar alanda kısa paslaşmalar) adlı yazı dizimi hatırlayanlar olacaktır. Çokça yazıp, çizdik, tartışıp, konuştuk ama her zaman olduğu gibi de, bir sonuca bağlayamadan pas geçmek zorunda kaldık)++DEPREMDE hasar gören binalarla ilgili kahreden bir detayı da atlamamak gerekiyor sanıyorum! Daha rahat hareket edebilmek, genişleyebilmek ve görünüm amacıyla kesilip, biçilen ve hatta kırılıp, parçalanan taşıyıcı kolonların iç acıtıcı durumları! YUH olsun! Bu konu ile ilgili paylaşımları yaparken, gelen yorumlara göz atıyorum; Show room ların bir çoğunda o işlem maalesef ki yapılmış ve yapılıyor! Bunlardan belediyelerin haberleri de olmuyor! Müracaat etteklerinde sorun yaşayacaklarını bildikleri için de, “biz yaptık, oldu!” mantığı ön planda yerini alıyor! Yazık oluyor insanlara yazık!..Birileri, yüz gram yer kazanaçcaklar diye, o teşhir salonunun üstünde yaşayan insanların, ölüme maruz bırakılmaları ne denli vicdansızlıktır?! Bunun vebalini, hangi vicdan ve yaptırım ile ödeyebilirsiniz ki?! Deger mi? Yakışır mı?++Beradan açıkça rica ediyorum ki; “alışverişe gittiğinizde, bizzat dikkatlice şekilde iş yerlerinin ve teşhir salonlarının kolon ve taşıyıcı elamanlarının durumlarına bakın! Kesilen, kırılan, heba edilen yerleri var mı? Var ise bunu belediyelerin imar birimlerine bildirin. Birilerinden çekiniyorsanız dahi, kendi kimliğinizi gizleyerek yapın bunu! Orada ileride yaşanacak herhangi bir yıkımda, yapmadığınız o ihbar nedeniyle, belki de sizin yakınlarınız ve hatta bizzat sizler hayatınızı kaybedeceksiniz! Bunu da böylece düşünün istiyorum…
++Yaşanan o büyük felaketlerin hemen ardından, insanlarda şu an “Mümkün olabildiğince, deprem riski en az olan yerlere göç etmek” düşüncesi var, doğal olarak. O en güvenli bölgeler arasında da, Kırklareli ili var. Edirne ve Tekirdağ ‘ ın, daha ziyade denizden uzak, bazı bölgeleri var. O büyük travmayı yaşayan insanlarımız, bu bölgeye doğru göçe başladılar. Önümüzde de, olası bir Marmara Depremi var. (Allah geçinden versin) tüm otoritelerin “olacak” dediği o büyük felaket sonrasında da, yine Trakya büyük göç alabilecek. Belediyeler ve yerel yönetimlerin, şimdiden o olası senaryolar için altyapı hazırlıkları yapmaları lazım. Hazırlıksız yakalanmamak ve olabildiğince hazır olmak zorunluluğumuz var. Sonradan hayal kırıklığına uğramanın anlamı ve önemi kalmayacak yazık ki…Aklıma takılan konu ve tespitlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Başın sağolsun TÜRKİYE ‘ m…
Depremin direkt olarak vurduğu bölgede yaşayan nüfus saylsının 13 milyon civarında olduğu belirtiliyor. Depremden sağ kurtulanların sayılarının belirlenmesinden sonra da, enkazlardan çıkarılan bedenler ve hiç ulaşılamayan kayıplar, bize bilançonun gerçek yüzünü gösterebilecek.Yazık ki; daha enkazların kaldırılmasına yeni başlanıyor. Yani, bilançonun ne derece büyük olabileceğini şimdiden kestirebilmek güç.+ +Mehmet Siyam Kesimoğlu; 1992 yılından beridir tanıdığım ve her zaman desteğini ve ağabeyliğini gördüğüm, vefalı bir insandır. 2 dönem milletvekilliği yaptı. Halen de, iki dönemdir belediye başkanlığı yapıyor. Sosyal medyadan gördüğüm kadarı ile de geçtiğimiz günlerde deprem bölgesine ziyarette bulundu. İncelemeler yaptı. Milletvekilliği ve belediye başkanlığında sahip olduğu bilgi ve birikimler ışığında, müsait bir zamanda izlenimlerini öğrenebilmeyi ve hatta bunları kamuoyu ile de ÖZEL RÖPORTAJ ile paylaşabilmeyi arzu ederdim. Kimbilir, belki uygun bir zamanda da, o dileğim gerçeğe dönüşür.+ +
Elbette ki, böylesi tarihi bir felaketin ardından, insanın aklına hemen kendi yaşadığı bölgenin durumu geliveriyor! Bildiğim kadarı ile Kırklareli kent merkezi, deprem riski açısından avantajlı bir yerde. Büyük Marmara Depremi ‘ nin, denizden geleceği beklendiği için de, Tekirdağ, Silivri, Marmara Ereğlisi gibi yerleşim yerleri son derece riskli bölgeler. O bölgelerden uzaklaşıldıkça, risk oranı da değişiyor. Çorlu, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne gibi…+ +Kırklareli, Lüleburgaz, Babaeski gibi yerleşim merkezlerinin deprem riskleri neler? Mesela; öylesi bir felaket ki, yeni yaşanan felaketten de kat ve kat büyük olması bekleniyor, üstelik, nüfus oranı da kat ve kat yüksek, bölgemize yansımaları ne şekilde olabilir? Olası bir Marmara Depremi için ne kadar hazırız?! Bunu öğrenmek, hepimizin en doğal hakkı…++
Mesela, Kırklareli merkez ilçenin, 50 yılı aşkındır yaşadığı ve bir türlü çözemediği gibi, giderek de kör düğüme dönüşen bir malum imar durumu söz konusu. İç içe geçen ve büyük çoğunluğu da, anıtlar yüksek kurulu kontrolünde bulunan yapılara ve sokaklara çivi bile çakamıyorsunuz. En ideal çözüm ise yeni yerleşim alanlarına doğru planlı bir şekilde geçiş yapmaya çalışmak. (Dar alanda kısa paslaşmalar) adlı yazı dizimi hatırlayanlar olacaktır. Çokça yazıp, çizdik, tartışıp, konuştuk ama her zaman olduğu gibi de, bir sonuca bağlayamadan pas geçmek zorunda kaldık)++DEPREMDE hasar gören binalarla ilgili kahreden bir detayı da atlamamak gerekiyor sanıyorum! Daha rahat hareket edebilmek, genişleyebilmek ve görünüm amacıyla kesilip, biçilen ve hatta kırılıp, parçalanan taşıyıcı kolonların iç acıtıcı durumları! YUH olsun! Bu konu ile ilgili paylaşımları yaparken, gelen yorumlara göz atıyorum; Show room ların bir çoğunda o işlem maalesef ki yapılmış ve yapılıyor! Bunlardan belediyelerin haberleri de olmuyor! Müracaat etteklerinde sorun yaşayacaklarını bildikleri için de, “biz yaptık, oldu!” mantığı ön planda yerini alıyor! Yazık oluyor insanlara yazık!..Birileri, yüz gram yer kazanaçcaklar diye, o teşhir salonunun üstünde yaşayan insanların, ölüme maruz bırakılmaları ne denli vicdansızlıktır?! Bunun vebalini, hangi vicdan ve yaptırım ile ödeyebilirsiniz ki?! Deger mi? Yakışır mı?++Beradan açıkça rica ediyorum ki; “alışverişe gittiğinizde, bizzat dikkatlice şekilde iş yerlerinin ve teşhir salonlarının kolon ve taşıyıcı elamanlarının durumlarına bakın! Kesilen, kırılan, heba edilen yerleri var mı? Var ise bunu belediyelerin imar birimlerine bildirin. Birilerinden çekiniyorsanız dahi, kendi kimliğinizi gizleyerek yapın bunu! Orada ileride yaşanacak herhangi bir yıkımda, yapmadığınız o ihbar nedeniyle, belki de sizin yakınlarınız ve hatta bizzat sizler hayatınızı kaybedeceksiniz! Bunu da böylece düşünün istiyorum…
++Yaşanan o büyük felaketlerin hemen ardından, insanlarda şu an “Mümkün olabildiğince, deprem riski en az olan yerlere göç etmek” düşüncesi var, doğal olarak. O en güvenli bölgeler arasında da, Kırklareli ili var. Edirne ve Tekirdağ ‘ ın, daha ziyade denizden uzak, bazı bölgeleri var. O büyük travmayı yaşayan insanlarımız, bu bölgeye doğru göçe başladılar. Önümüzde de, olası bir Marmara Depremi var. (Allah geçinden versin) tüm otoritelerin “olacak” dediği o büyük felaket sonrasında da, yine Trakya büyük göç alabilecek. Belediyeler ve yerel yönetimlerin, şimdiden o olası senaryolar için altyapı hazırlıkları yapmaları lazım. Hazırlıksız yakalanmamak ve olabildiğince hazır olmak zorunluluğumuz var. Sonradan hayal kırıklığına uğramanın anlamı ve önemi kalmayacak yazık ki…Aklıma takılan konu ve tespitlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Başın sağolsun TÜRKİYE ‘ m…