Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda görülme sıklığı giderek artan yumurtalık kanseri, kadın kanserleri arasında ikinci sırada yer alıyor. 2050 yılına gelindiğinde her yıl dünyada yumurtalık kanseri tanısı alanların sayısının yüzde 55, bu kanserden dolayı hayatını kaybeden kadınların sayısının da yüzde 70 artacağı tahmin ediliyor. Ancak dünya ölçeğinde yapılan bir çalışma; yumurtalık kanseri tanısı alan kadınların üçte ikisinin bu kanser hakkında hiçbir bilgisinin hatta duyumunun bile olmadığını ortaya koyuyor! Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Altunizade Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serkan Erkanlı “Kadın kanserlerine karşı toplumsal farkındalığın artırılması şarttır. Her kadının en azından yılda bir jinekolojik muayenesinin yapılması ve jinekolojik şikayetleri olduğunda da vakit kaybetmeden hekime başvurması hastalıkların erken tanısı açısından çok önemlidir. Yumurtalık kanserinde olguların yüzde 75’inden çoğu ileri evrelerde tanı alabildiğinden, kadın kanserleri arasında en ölümcül seyredenidir. Bu nedenle ‘sessiz katil’ olarak da adlandırılabilmektedir” diyor. Prof. Dr. Serkan Erkanlı 8 Mayıs Dünya Yumurtalık (Over) Kanseri Farkındalık Günü kapsamında yaptığı açıklamada, yumurtalık kanseri hakkında bilinmesi gereken 8 önemli noktayı anlattı, çok önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Bu sinyalleri mutlaka dikkate alın!
Yumurtalık (Over) kanseri erken evrede genellikle hiç belirti vermeyebildiğinden erken teşhis edilemeyebiliyor. İlerlemeye başladığında ise; şişkinlik hissi ve masum görünen sindirim problemlerine yol açsa da hastaların bunu önemsememesi tanı ve tedavinin gecikmesine neden oluyor. Hastalık ilerlediğinde karında şişlik, kasık, bel ve karın ağrısı, sık idrara çıkma/idrar zorluğu, kabızlık, yorgunluk, kilo kaybı ve bazen de anormal kanama gibi belirtiler ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Serkan Erkanlı “Eğer bu şikayetler her gün oluyorsa ve birkaç hafta devam ediyorsa mutlaka detaylı değerlendirme için hekime başvurulması gereklidir. Özellikle menopoz döneminde vajinal kanama olursa hemen bir hekime başvurulmalıdır” diyor.
Artık genç yaşlarda da görülüyor!
Yumurtalık kanseri genellikle 60’lı yaşlarda görülmekle beraber son yıllarda obezite, östrojen hormon maruziyeti ve gebeliğin ötelenmesi gibi etkenlerle daha genç yaşlarda da karşımıza çıkıyor. Özellikle 20 yaş altındaki hastalarda germ hücreli tümörler olarak bilinen farklı bir türün görülme riskinin çok daha yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Erkanlı, bunlar arasında kanser olanların daha hızlı ilerlediğini söylüyor.
40 yaşından sonra risk artıyor!
Yumurtalık kanserinin gelişmesinde ilerleyen yaş en önemli risklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir kadının hayat boyu ameliyat gerektirecek bir over kitlesi geliştirme riski yüzde 5-7 arasında bulunurken, bu kitlenin kanser olma ihtimali yaş ile beraber ciddi oranda artıyor. “40 yaşından sonra risk artmakta, özellikle de menopoza girildiğinde çok daha riskli bir dönem başlamaktadır” diyen Prof. Dr. Erkanlı, bu nedenle her kadının en azından yılda bir jinekolojik muayenesinin yapılmasının ve jinekolojik şikayetleri olduğunda da vakit kaybetmeden hekime başvurmasının çok önemli olduğunu vurguluyor.
Bu etkenler yumurtalık kanseri riskini artırıyor!
Yumurtalık kanserine zemin hazırlayan riskler arasında; yaşın yanı sıra, hiç doğum yapmamış olmak, erken yaşta adet görmeye başlamak (12 yaş öncesi), geç menopoza girmek (55 yaş), endometriozis, menopozda hormon tedavisi, infertilite ve yanlış yaşam alışkanlıkları gibi birçok etken bulunuyor. Ayrıca aile öyküsü ve bazı genetik kanser sendromlarında over kanser riski artıyor. Over kanserlerinin yaklaşık yüzde 20-25’inden kalıtsal genetik anormallikler sorumlu tutuluyor.
Yanlış yaşam alışkanlıklarına dikkat!
Prof. Dr. Serkan Erkanlı, günümüzde sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı, obezite, paketlenmiş hazır gıdaların tüketilmesi, fazla yağlı beslenmek gibi sağlıksız beslenme alışkanlıkları, kanserojen maddelere maruz kalınması, talk pudrası kullanılması gibi unsurların yumurtalık kanseri gelişiminde rol oynadığının düşünüldüğünü belirtirken, sigara içmenin de riski ciddi oranda artırdığını vurguluyor
Bu önlemler riski azaltabiliyor!
Yumurtalık kanserine yol açabilen yaş, aile öyküsü, genetik yatkınlık gibi bazı risk faktörleri değiştirilemese de diğer risk faktörlerini azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak mümkün olabiliyor. Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erkanlı “Örneğin; sağlıklı beslenmek, yaşa uygun egzersizler yapmak, kilo kontrolü sağlamak, kanserojen maddelerden mümkün olduğunca uzak durmak ve toplum olarak farkındalığın artırılması fayda sağlayacak yaklaşımlardır. Gebelik ve emzirmenin yumurtalık kanseri riskini azalttığını biliyoruz. Bunun yanı sıra doğum kontrol hapları kullanımı her 5 yıl için yumurtalık kanseri riskini yüzde 20’ye varan oranlarda azaltmaktadır” diyor.
Önleyici cerrahiler ile riski azaltmak mümkün!
BRCA1 veya BRCA2 gibi genetik mutasyon taşıyan hastalarda yumurtalık ve fallop tüplerinin alınması şeklinde önleyici cerrahiler uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Serkan Erkanlı şöyle konuşuyor: “Bu hastalarda özellikle aile tamamlandıktan sonra mutasyon tipine göre BRCA1 için 35-40 ve BRCA2 için 40-45 yaşları arasında önleyici cerrahiler önerilmektedir. Bu cerrahi sonrasında yumurtalık kanserine yakalanma riski yüzde 85-%95 oranında azaltılmaktadır. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalarda fallop tüplerinin yumurtalık kanseri gelişimindeki rolü saptanmıştır. Dolayısı ile rahim alınması için ameliyat olan hastalarda fallop tüplerinin alınması yapılan çalışmalara göre yumurtalık kanseri riskini azaltmaktadır.”
Çocuk sahibi olunabiliyor
Yumurtalık kanserinde ana tedaviyi cerrahi oluşturuyor. Erken evrede yapılan iyi bir cerrahi sonrasında başka alanlara sıçrama saptanmazsa, tümör tipi vb kriterler de uygun olduğunda sadece cerrahi yeterli olabiliyor ve ek tedaviye ihtiyaç kalmıyor. Özellikle son dönemlerde gebelik yaşının artmasıyla beraber over kanseri tanısı alıp da henüz çocuk sahibi olmamış hastaların sayısının arttığını belirten Prof. Dr. Serkan Erkanlı “Bu durumda hastalığın evresi ve tümör tipine göre üremeyi koruyucu cerrahiler yaparak, üreme organlarını kısmen koruyarak hastanın kanserden kurtulma ve çocuk sahibi olma şansını artırabiliyoruz” diyor. İleri evrelerde ise kapsamlı cerrahilerle hastanın sağkalım oranları artabiliyor. Cerrahi sonrası kemoterapi ile tedavinin desteklenmesi gerekirken, uygun şartlara sahip olan hastalarda ‘akıllı ilaçlar’ denilen yeni tip ilaçlar kullanılarak hastaların sağkalım süresi artırılabiliyor.
ACIBADEM SAĞLIK GRUBU BASIN BÜLTENİ