Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Başkanı Selahattin Karanfiler, Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında yaptığı basın açıklamasında önemli mesajlar verdi. Karanfiler, kanunun ayrıştırıcı değil, kapsayıcı olması gerektiğini ve eğitimcileri bölmemesi gerektiğini vurguladı.
Karanfiler, Türkiye'nin kamu personel sisteminin kamu politikasının belirlenmesi, yürütülmesi ve düzenlenmesi konularında hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Şef, şube müdürü ve daire başkanı gibi kadroların önemli yetkileri olduğunu, ancak bu kadrolara sınırlı özlük hakları ve yetkiler verildiğini ifade etti. Bu durumun, kamu görevlileri arasında adaletsizliğe neden olduğunu söyledi.
Açıklamasında, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun, öğretmenlerin beklentilerini karşılamadığını belirten Karanfiler, kanunun eğitim çalışanları arasında ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir içerikle yürürlüğe girdiğini dile getirdi. Özellikle şube müdürleri ve üstü kadrolarda bulunan eğitimcilerin kariyer basamakları sınavına girmelerine izin verilmediğini, bunun büyük bir eksiklik olduğunu vurguladı.
Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni bir Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı hazırladığını belirten Karanfiler, tasarının TBMM’ye sevk edileceğini söyledi. Ancak taslağın içeriğinde, eğitim çalışanları arasında ayrımcı bakış açısının değişmediğini gördüklerini ifade etti.
Karanfiler, öğretmen kökenli şube müdürü ve dengi kadrolarda bulunan personelin, öğretmenlik unvanının kazanılmış bir hak olduğunu unutmamak gerektiğini belirtti. Bu kadrolardaki personelin eğitim-öğretim faaliyetlerinden ayrıştırılmasının mümkün olmadığını, eğitim yönetimi ve denetimi faaliyetlerini yürüttüklerini hatırlattı.
Eğitim-Bir-Sen olarak, öğretmenlerin beklentilerini karşılayacak bir meslek kanunu taslağı hazırlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’na ve TBMM Başkanlığı’na sunduklarını belirten Karanfiler, şube müdürü ve dengi kadrolarda bulunan eğitimcilerin de kariyer basamakları sürecine dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
Karanfiler, eğitimcilerin uzman ve başöğretmenlik unvanına ve haklarına sahip olmaları gerektiğini vurguladı. Eğitim çalışanlarının aynı haklara erişimlerinin sağlanmasını, özlük haklarının tanımlanmasını ve geliştirilmesini talep etti.
Karanfiler, Eğitim-Bir-Sen olarak, bütün eğitim çalışanlarının eşit, adil ve hakkaniyetli bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacak bir meslek kanunu içeriğinin oluşmasının elzem olduğunu ifade etti. Siyasi iradeyi ve TBMM'yi, eğitimcilerin beklentilerini karşılayan adımlar atmaya çağırdı.
Karanfiler açıklamasında; “Öğretmenlik meslek kanunu, ayrıştırıcı değil kapsayıcı olmalı; eğitimcileri bölmemeli, haklar yarım kalmamalı.
Ülkemizin kamu personel sistemi, kamu politikasının belirlenmesi, yürütülmesi ve düzenlenmesi konusunda (şef, şube müdürü, daire başkanı, genel müdür şeklinde hiyerarşik sıralanan) yönetim hizmetleri kadro grubunun söz sahibi olacağı şeklinde tasarlanmıştır. Nitekim kariyer uzmanlığından şef ve daha üstü kadrolara uzanan bir mesleki kariyer ve görevde yükselme silsilesi kurgulanmıştır. Ancak yönetim hizmetleri kadro grubuna görev, yetki ve sorumlulukların genişliğiyle uyumlu olmayacak şekilde sınırlı özlük hakları ve yetkileri verildiği; hiyerarşik olarak kendilerine bağlı ve yönetim, karar alma, uygulamaya koyma, hesap verme sorumluluğu bulunmayan diğer kamu görevlilerinden çok da farklılaştırılmamış bir seviyede özlük haklarının verildiği görülmektedir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda da kanunun kapsamı yönüyle düğme daha baştan yanlış iliklenmiş; uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanları eğitim öğretimin içerisinde bilfiil bulunan ve çoğunlukla da öğretmenlik unvanını kazanılmış hak olarak uhdesinde bulunduran şube müdürleri ile dengi ve üstü kadrolarda bulunanlar, fiilen öğretmenlik yapmadıkları ve genel idare hizmetleri sınıfına dahil olmaları gibi gerekçelerle kariyer basamakları sınavına girmelerine dahi imkan tanınmamıştır.
7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmanın ötesine geçememiş, öğretmenlerin beklentilerini karşılayamadığı gibi eğitim çalışanları arasında da ayrıştırıcı, farklılaştırıcı, dışlayıcı bir içerikle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin kısmî iptal kararı sonrası, Bakanlığın girişimiyle yeni bir Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı hazırlandığını, Cumhurbaşkanlığında son şekli verilen tasarının TBMM’ne sevk edileceğini biliyoruz. Bakanlığın eğitimin paydaşlarıyla yaptığı görüş alışverişleri sonrasında ise taslağın içeriğinin kamuoyunca bilinir hale geldiği görülmektedir.
Ancak taslağın şekillendiği süreçte, eğitim çalışanları arasında ayrımcı ve dışlayıcı bakış açısının değişmediğini görmekteyiz. Şube müdürü ve dengi veya üstü kadrolarda bulunan personelin büyük bir çoğunluğunun diğer bakanlıklardan farklı olarak öğretmen kökenli olduğu, öğretmenlik unvanının bu kişiler yönünden kazanılmış bir hak, hakkedilmiş bir unvan, yetkinliğe sahip bir meslekî tecrübe sahipliği niteliğine sahip olduğu unutulmaktadır.
Yine söz konusu kadrolarda bulunanların eğitim-öğretim kamu hizmetinin niteliği gereği eğitim ve öğretimden ayrıştırılması mümkün bulunmayan eğitim yönetimi ve denetimi faaliyetlerini icra ettikleri, bulundukları kurumların sadece bir idarî faaliyet yürütülen yerler değil eğitim kurumlarını tamamlayan yapılar oldukları, kısaca bizatihi eğitim-öğretimin içinde bulundukları göz ardı edilmektedir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, öğretmenlerin beklentilerini karşılayacak bir içerikle yeniden düzenlenmesi amacıyla Eğitim-Bir-Sen olarak bir kanun taslağı/önerisi hazırlayarak Millî Eğitim Bakanlığı’na, TBMM Başkanlığı’na, Meclis’te grubu bulunan partilerin yöneticilerine sunmuştuk. Söz konusu önerimizde şube müdürü, dengi veya üstü eğitim yönetimi/denetimi kadrolarında bulunanlara da kariyer basamakları sürecinde ünvan için başvuruda bulunma hakkı tanınmasını ifade etmiştik.
Gelinen noktada, bu kadrolarda bulunan eğitimcilerin, uzman/başöğretmenlik unvanına ve haklarına sahip olmaları yönündeki beklentilerinin meslek kanunu içerisinde olması noktasında artık daha fazla geç kalınmamalıdır. Biz, meslek kanununda, bütün eğitim çalışanlarının statü ve unvan farkı gözetilmeksizin aynı haklara erişimlerinin mümkün hale getirilmesini, özlük haklarının tanımlanmasını ve geliştirilmesini istiyoruz.
Biz, Eğitim-Bir-Sen olarak, hedefler ve gerçekler bağlamında eğitimciyi ayrıştırmayan bütünleştiren, farklılaştırmayan eşitleyen, engellemeyen destekleyen; eğitimi ve eğitimciyi bütüncül, eşit, adil ve hakkaniyete uygun bir bakışla ele alan bir meslek kanunu içeriğinin oluşmasının mümkün ve elzem olduğuna inanıyoruz.
Eğitimcinin hak ve yetkilerini genişleten, ona destek olan bir içerikle Öğretmenlik Meslek Kanunu konusundaki beklenti karşılanmalıdır. Eğitim-Bir-Sen’in bu hususlar temelinde katkı ve destek sunacağını bu vesileyle bir kez daha temin ve teyit ediyoruz.
Siyasi iradeyi ve TBMM’yi meslek kanununda beklentileri karşılayan, millî eğitim uzmanı, Bakanlık müfettişi, il millî eğitim müdürü ve yardımcısı, ilçe millî eğitim müdürü, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi, eğitim müfettiş yardımcısı, şef ve eğitim uzmanı kadrolarında görev yapanlardan aranan hizmet süresini tamamlayanlara da uzman öğretmenlik/başöğretmenlik unvanına dayalı hakların tanınması konusunda adım atmaya çağırıyoruz”.
Metin Karakuş