Osmanlı İmparatorluğunda doğu fethini yapan ve hilafeti osmanlı padişahlığına geçiren Yavuz Sultan Selim'den bu yana devam eden mezhep, tarikat ve cemaat anlaşmazlıkları zaman zaman büyük savaşlara sebep olup çok canlara mal olmuş. Çok sayıda insanlarımız telef olmuştur. Osmanlının inişe başladığı dönem ve son dönemlerinde yine din ile ilgili birçok savaş ve kalkışmalar yaşanmış, hatta kürt isyanlarında bile gerekçe olarak şeriat elden gidiyor söylemleri kullanılmıştır.İstiklal mücadelesinin ana kaynağı ve direnişin itici gücü İslam yurdu olan Anadolunun hristiyan güçler tarafından işgale uğramasıdır. Dİn ile ilgili Osmanlı Türk toplumunun kazanılmış bilgiler ve uygulanış biçimleri mezhepler tarikatler ve cemaatler arasında farklı olmasına rağmen genelde birleştirici unsur Kuran ve Allahın Resulü olan peygamber efendimizdir.Bu birleştiricilik zaman zaman kendi aralarında islamın uygulanış şekilleri yüzünden kopma noktasına gelmiştir. Geçen yazımda belirtmeye çalıştığım gibi Kuran dilinin arapça olması eski türkçe ve arapçanın bilinmemesi Kuran ile Hadis ve tefsirlerdeki gerçeğin öğrenilmemesine sebep olmuştur. Bütün bunların bilincinde olan genç cumhuriyet ve bilhassa Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk icraatlarından biri olan okuma dili latin alfabesine geçmesi gösterilir.Böyle harf devrimi gerçekleşmiştir. Okuma yazma öğrenme seferberlikleri ile yeni Türkçe okuma yazma oranı artmış, Kuran yeni türkçe olarak Elmalılı Hamdi'ye tercüme ve tefsir ettirilmiştir. Bu acele edişin sebebi gayet basittir. Batının ilmi gelişmelerini takip Latin alfabesi ile mümkün olması, yeni türkçe Kuran ile içeriğinin ilk ağızdan halkımız tarafından öğrenilmesi istenmiştir. ATATÜRK ÖLÜNCE10 Kasım 1938'de Atatürk öldükten sonra ufukta 2. dünya savaşı. Almanyadan kaçan yahudilerin yurt aramaları genç cumhuriyeti harbe hazırlığa mecbur etmiştir. Ordumuzun güçlenmesi için bazı kalemlerden tasarruf eden Cumhuriyet bütçesi Hilafetin kaldırılmasından sonra devlet kanunu olarak kurulan Diyanet işlerine bütçe ayıramamıştır. Bu süreç maalesef din ile ilgili atılım ve yatırımları zora sokmuş hatta sıfırlamıştır. İkinci Dünya savaşı süresince ve ondan sonraki süreçte din hizmetleri yeraltına sinmiştir. Kendilerini gizlemiş mezhep ve tarikatların cemaatlerin bilhassa Saidi Nursi'nin kurucusu olan Nur cemaatinin uygulama sahasına girmesi gözle görülür hissedilir hale gelmiştir. Bu hususta 14 Mayıs 1950 genel seçimlerini kaybeden CHP genel başkanı İsmet İnönü'ye gazetecilerin neden kaybettiniz sorusuna İnönü meşhur sözünü söylemek mecburiyetinde kalmıştır. Bana seçimi Nurcular kaybettirdi.1950 iktidara gelen Demokrat Parti ve Menderes hükümeti 1947 de marsall planı gereği S.S.C.B'nin yayılmasını önlemek ile ilgili Türkiye'ye kabul ettirdiği anlaşma metin içeriği de dini cemaatlere serbest bir alan bırakmasına vesile olmuştur.Dini mezhep ve Cemaatlerin bir bakıma serbest faaliyet alanı bulmaları Menderes hükümetlerinin on senelik icraatında daha da güçlenmelerine sebep olmuştur. 1960 ihtilalinden sonra iktidara gelen Adalet Partisi ve Süleyman Süleyman Demirel de bilhassa Nur Cemaatine karışmayarak yardım etmiştir. Bu süreçte Nur Cemaati Saidi Nursi'nin ölümünden sonra anlaşmazlığa düşmüş ve bölünmüştür. Fethullah Gülen Cemaati Nurcuların ayrı bir koludur.Murtezan Bulut21.08.2016
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 25 Ağustos 2016 - 08:59
CEMAATLER KAVGASI BİTMELİ
Osmanlı İmparatorluğunda doğu fethini yapan ve hilafeti osmanlı padişahlığına geçiren Yavuz Sultan Selim'den bu yana devam eden mezhep, tarikat ve cemaat anlaşmazlıkları zaman zaman büyük savaşlara se
Köşe Yazıları
25 Ağustos 2016 - 08:59
İlginizi Çekebilir