Açıkça ifade edeyim ki, Suriyeli muhaliflerin bu kadar hızlı bir şekilde ülkeyi 61 yıllık tek aile rejiminden temizleyebileceklerini düşünmemiştim. Tamam kuzey bölgelerinde bazı yerleri ellerine geçirebilirlerdi de, bir anda binlerce belki de milyonlarca Suriyeli’nin hayatını 61 yıldır mahveden, ülkeyi hapis ve işkence hanelerle yöneten bir rejimi nasıl devireceklerdi, diye düşünürdü.
Allah büyüktür, neyi ne zaman takdir edebileceğini ve bunun hikmetinin ne olduğunu bilemiyoruz. Ama kesinlikle O’nun takdiri de kaderi de kaası da hikmetlerle doludur da, sadece bizler onu idrak etmekten uzağız.
Daha birkaç ay olmadan Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, şimdi ödlek ve aynı zamanda katil bir hain olarak hiç kimseye görünmeden ülkesini terketmek zorunda kalan o kanlı rejimin mirasyedi oğul Beşşar Esed’e “Gel görüşelim, işler bildiğin gibi değil.” diye çağrıda bulunduğunda “Allah Allah, ne oluyor” demeden de duramamıştım. Fakat en çok da Esed’in küstahça verdiği cevaplara içerlemiş, keşke reis Erdoğan böyle bir çağrı yapmasaydı demiştim.
Demek ki Sayın Erdoğanın da bir bildiği vardı. Belkide biz bildiklerinin binde birini bilebiliyoruz.
Baksanıza, Türkiye’deki Suriyeliler nasıl da sevinçle vatanlarına dönüş hazırlığı yapıyor. Rabbim hiç kimseyi vatanında cüda eylemesin. Vatandan uzakta yaşamak başka bir şeydir, vatanın kaybedilmesi dolayısıyla uzakta yaşamak bambaşka bir şeydir.
Türkiye öylesine akıllı ve planlı bir suriye politikası izliyor ki, en aciz kaldığını sandığımız bir anda aslında en güçlü olduğu an olduğunu günler sonra kavrayabiliyoruz.
Ama benim burada merakımı en çok, Türkiye’deki her olumsuz gelişmeyi Suriyeli mültecilere yıkmak isteyen gafillerin şimdi ne düşündüğü celbediyor.
Bu hükümet insanlık, kardeşlik, dostluk neymiş tüm dünyaya, olanca ekonomik ve hatta toplumsal sıkıntılarına rağmen gösterirken, nasıl doğruyu yaptıysa, Suriye’nin kuzeyinde güvenlik koridoru oluşturması da o kadar doğruydu. Suriyeli mülteci sürecini bizim iç kamuoyumuzu ikna edecek şekilde yönetme becerisi gösterip göstermediği ayrı bir konu. Ama Suriyelilerin gaddar ve zalim Esed rejiminin insafından kurtarılması için kapıların açılması doğruydu. Güvenlik koridoru doğruydu. Bazı muhalif grupların da desteklenemesi doğruydu.
Şimdi Suriye’de 1963 yılında iktidara gelen Baas Partisi’nin 61 yıllık kanlı yönetiminin devrilmesinden en çok kim üzüntü duyuyorsa, duysun diyorum. İzlenimim, bundan en çok, katil Esed adına Türkiye’de hem fiilen ajanlık yapanlar, hem de etki ajanlığı yapanların üzüntü duyacağı şeklinde olmakla beraber yine kanlı terör örgütü PKK ve uzantıları olacak. Amerika üzülecek, İsrail üzülecek.
Üzülsünler, üzülsünler. İnşaallah üzüntülerinden kahrolurlar.